DÂRÜLELHAN


Darülelhan

Osmanlı Devleti’nin gerileme ve çöküş süreçleri boyunca ağırlığını hissettiren Batılılaşma politikaları yüzünden ihmal edilmiş olan Türk müziği, önemli sıkıntılara düçâr olmuştu. Tarihin derinliklerinden süzülerek geliştirilmiş olan Türk müzik kültürünün sonraki kuşaklara aktarılması, bu bağlamda öğretmenlerin yetiştirilmesi, Türk müzik formlarının notasyonunu gerçekleştirecek üstatların yetiştirilmesi ve millî müziğin layık olduğu yere getirilmesi millî bir gereklilik durumuna gelmişti. Bahsettiğimiz bu ihtiyaca cevap verecek bir okul açılması düşüncesinin fiiliyata geçiş süreci şu şekilde cereyan etmiştir:

I. Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı’nın müttefiki Almanya’dan gelen yüksek bir müzik ekibi Hilal-i Ahmer Cemiyeti yararına birkaç konser vermişti. Buna karşılık olarak Osmanlı Hükümeti, Muzıka-yı Hümâyûndan seçilen Batı müziği ekibini Almanya’ya gönderdi. Batı müziğinin anavatanı olan bir ülkede gerçekleştirilmiş olan Batı müziği icrası beğenilmedi ve ekipten Osmanlı kültü- rüne ait müzik eserleri icra edilmesi istendi. Bu istek üzerine ekip birkaç Türk müziği eserini icra etti. Dinleyiciler icra edilen eserleri beğeniyle karşılamış ve daha fazla eser icra edilmesini istemişlerdi; ancak Muzıka-yı Hümâyûn ekibi isteklere cevap verememişti.

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız bu olay Türk müziğinin canlandırılması konusundaki düşünceleri perçinlemiştir.

 Abdülkadir Töre, okullarda verilen müzik eğitiminde öğrencilerin millî müziğe aykırı olan bestelerle kırık dökük manzumeler okuduklarını gözlemlemiş ve “milli müzik eğitimi” konusuna Maarif Nezareti’nin dikkatini çekmek istemişti. (Ergin 1977: 1578)

Bunun üzerine Maarif Nezareti bir müzik okulu açmak üzere çalışmalara başladı. Maarif Nazırı Ahmet Şükrü Bey’in Abdülkadir Bey’e gönderdiği bu konudaki çalışmalara başlandığını bildiren Haziran 1916 tarihli tezkirede şöyle deniyordu:

“Mekâtibde musikînin hüsn-i ta’limi ve âsâr-ı eslâfın ihyâ ve muhafazası ve Anadolu millî terennümlerine göre millî bir müzik tanzimi ve müzikte mütehassıs muallim yetiştirilmesi gayretlerine çalışmak üzere müzik meşahir-i mütehassısından Washington sefir-i esbâkı Ziya Paşa hazretlerinin riyaseti altında teşkil olunan heyet-i fenniyeye zât- ı âlîleri de âzâ tayin olunduğundan Haziran’ın 23. Perşembe günü zevali, saat ikide daire dâhilinde Meclis-i Maarif odasında ilk ictimâını akd edecek olan Encümeni teş- rife bezl-i himmet buyurulması temennî olunur efendim.” (Ergin 1977: 1579)

Yukarıda naklettiğimiz hadiseler Dârülelhanın açılması girişiminin alt yapısını oluşturdu. Bu bağlamda Dârülelhanın kurulması için öncülük eden ilk kişinin Abdülkadir Töre olduğunu görüyoruz.

Resmî anlamda müzik okulu kurulmasına ilişkin çalışmalar sonucunda Maârif-i Umûmiyye Nezâreti’nin kurduğu “Müzik Encümeni”nin hazırlamış olduğu talimatnâme gereğince, erkeklere ve bayanlara ayrı ayrı eğitim vermek üzere “Dârülelhan” adıyla bir müzik okulu açılmasına karar verildi.

Dârülelhanda müzik öğretmeni yetiştirmeye yönelik bir eğitim ve öğretim programı öngörülmekteydi. Ders programında Batı müziğine de yer verilmişti; ancak Türk müziğinin daha ön planda olduğu anlaşılmaktaydı. (Özcan 1995: 518)

Bu kurumda müzik öğretmeni yetiştirmenin yanı sıra müzikle ilgili bilimsel çalışmalar yapmak, sanatsal değeri haiz müzik eserlerini notaya alarak tespit edip yayımlamak ve folklor araştırmaları yapmak gibi hedefler de gözetiliyordu. 

Washington eski büyükelçisi bestekâr Yusuf Ziya Paşa’nın başkanlığındaki Müzik Encümeni’nin 9 Ocak 1916’da hazırladığı yönetmelik, Sultan Reşat’ın direktifi ile yürürlüğe girdi. Dârülelhan 1917 (1333) senesinde Birinci Dünya Savaşı devam ederken Maarif Nâzırı Ahmet Şükrü Bey’in nezareti zamanında vekiller heyeti kararıyla eğitim ve öğretime hazır hale geldi. (Dârülelhan Mecmuâsı 1340: 38) Erkekler kısmının açılış töreni, Şehzadebaşı’nda Fevziye Caddesi’nde bir konakta gerçekleştirildi; bayanlar kısmı ise yine aynı semtte başka bir binada açıldı.

Çalışmamızın “Dârülelhanda Eğitim ve Öğretim” başlıklı bölümünde yer verdiğimiz Müzik Encümeni ve Dârülelhan Ta’limâtı’nda da görüleceği gibi Müzik Encümeni diğer resmî okullardaki müzik derslerinde öğretilen eserleri incelemek, ilmî kaidelere uygun olmayanları ders programlarından çıkartmak ve bunların yerine millî hislerin yücelmesine hizmet edecek eserler vücuda getirmek suretiyle okullardaki müzik ders programlarını düzenleyecekti. Okullardaki müzik derslerini teftiş işi Encümence belirlenecek ve Maarif Nezareti’nce tayin olunacak kişilerce yapılacaktı. (Musiki Encümeni ve Dârülelhan Talimatnamesi 1335)

Encümen, Dârülmuallimîn ve Dârülmuallimât (Erkek ve kız öğretmen okulları) öğrencilerinden müzik yeteneği olanların haftada iki defa, iki saat sü- reyle Dârülelhan derslerine katılmalarını teklif etmişti. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Maarif Nezareti Tedrisat-ı Âliye, 121/79) Encümenin bu teklifine gelen cevap şu şekildeydi:

“İbtidai Dârülmualliminlerin müzik tedrisatında hedefledikleri gaye öğretmen adaylarına iyi ve tam nota öğretmek (solfej) müzik nazariyatını göstermek ve bunları herhangi bir besteyi, notasını kolaylıkla okuyabilecek bir hale getirmek, sesleri tabii ve fennî kabiliyet ve taksimata göre tanzim, tesviye ve tazyîf eylemek, teknik ve pratik metodlarla gına muallimi yetiştirmekten ibarettir. Binaenaleyh ‘hanende ve sazende’ yetiş- tirmek isteyen Dârülelhan ile mekatib-i ibtidaiyyede nota ve gına tedrisi usulleri öğ- renmekle mükellef Dârülmualliminler arasında münasebet tasavvur doğru değildir.”

Müzik Encümenine verilen bu cevapla Dârülelhanın amacının solist ve saz sanatçısı yetiştirmek olduğu ifade edilmiş ve Dârülmuallimîn ve Dârülmuallimât öğrencilerinin ise ilkokullarda müzik öğretmenliği yapabilecek seviyede eğitilmeleri yeterli görülmüştür.

Osmanlı Devleti’nde kurulan ilk resmî müzik okulu olması dolayısıyla Dârülelhan, kurulduğu dönemde, dünya müzik kültürünün Türk müzik kültü- rü ile aynı ortamda evrensel bir anlayış içerisinde sistematik ve kurumsal bir yapıda pedagojik eğitim ilkelerine uygun bir anlayış içerisinde müzik eğitiminin verildiği kurum olması bakımından kendisinden önceki kurumlardan ayrılır.


Hande ZEYREK

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

RÖNESANS

MUZAFFER SARISÖZEN’İN ETNOMÜZİKOLOJİYE KATTIKLARI